Powered By Blogger

1 Temmuz 2019 Pazartesi

Tırtıldı, Kelebek Oldu!

Ben Bebek Değil Çocukum! Böyle dedi Eylül, onu bebeğim diye severken...
Ben hala daha onun yaşını ay olarak hesaplayayım, kıyafetini giyerken "dur anneciğim sana yardım edeyim" deyip kıyafetini giydirmeye çalışadurayım...


Üstüm başım süt lekeleriyle doluyken, topuzu dağılmış bir lohusa iken aynadaki aksimi görüp, benim hayatım bitmiş, bundan sonra asla uyuyamayacağım ve asla kendime zaman ayıramayacağım diye düşünüp ağlamıştım. Çünkü lohusalık!
Eğer başıma bir şey gelmeyecekse, bu yazıyı yayınladığım günün gecesi, kim ya o kem gözlü, gözü çıksın demem inşallaaaaaah diyerek açıklıyorum. Artık uyuyorum arkadaşlar! Asın bayrakları uykusuz analar asın! Tünelin sonunda ışık var! 🎉🎊
Bu arada beklentiyi yükseltmemek adına şöyle bir dipnot düşeyim, hala bizimle uyuyup uyanıyor ama gece zibilyon kez kalkmıyorum.

Henüz hamileyken bebek liderliğinde bir emzirme sürecini benimsemiştim. Eylül istediği zaman emmeyi kendi bırakacak diyordum ve sonrası alabildiğine eleştiri biliyorsunuz. Ben öyle diyordum demesine lakin o işler pek de bahsedildiği kadar kolay değilmiş. Yine hiç tecrübe etmediğim bir şey hakkında büyük büyük laflar etmiş, hayatın o imalı gülüşünü ıskalamıştım. 2 yaşına kadar emzirmek arada bunaltsa da benim için de çok keyifle sürdürdüğüm bir eylemdi. 2 yaşından sonra Eylül işi biraz oyuna çevirdi. her canı sıkıldığında, çizgi film izlerken atıştırmalık niyetine, acıktığında, canı acıdığında kısacası her an, her yerde emmek istiyordu. Bu durum artık beni zorlamaya başlamıştı ve emzirirken kendimi hiç mutlu hissedemez olmuştum. Gece bin kere emmeye kalktığı için uykumu da alamıyordum. Yorgun ve açıkçası biraz da sıkılmış hissediyordum. Doğal Ebeveynlik kitabında şöyle bir cümle vardı: Doğal ebeveynlik esaslarından biri bile size ve ailenize uymuyorsa değiştirin. Bu sözü kulağıma küpe etmiştim ama hala daha içim rahat değildi. 25. ayında son 4 azı dişini de peş peşe çıkardı. Allah'ım ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi resmen. 25 aylık çocuuum resmen yeni doğana, bense kelimenin tam manasıyla lohusaya dönmüştük. 💆Tam azılar bitti oh artık yavaş yavaş kendi sütten kesilir derken, bizim kız iyice cozuttu. Bu arada da artık yavaştan kademeli olarak sütten kesme olayını araştırıyorum. Bir iki blog ve köşe yazısı dışında hiçbir tatmin edici bir kaynak yok. O sebepten ben de bir türlü cesaret edemiyorum başlamaya. Nasıl yapacağımı bilmiyordum ama nasıl yapmayacağımı biliyordum. Karnını doyurmak için, sakinleşmek için, bağ kurmak için, canı acıdığı için çok severek emdiği memesini tek seferde, tiksindirerek ya da korkutarak elinden almayacaktım.  Tek seferde ve tiksindirerek ya da korkutarak kesmenin çocuklarda travmaya neden olduğuna dair bir yığın çalışma var. E hepimiz öyle sütten kesilmişiz, gayet de normal insanlarız sözlerini duymadım bile.
Hem de anne sağlığı için mastit gibi sorunlara sebep oluyor tek seferde kesmek.

Ölümüne uykusuz kaldığım bir gecenin sabahı, tamam artık dedim öyle ya da böyle başlıyorum bugün.

Kaynaklarda genel olarak öncelikle gece beslenmesini kesin diye önerilerde bulunulmuş ben de ilk öyle başladım. Ammaaaan o neydi Allah'ım! 45 dk falan kesintisiz ağladı sanırım. Sabahına yine vazgeçmiştim. Ben ameliyat olduğum zaman Eylül'e bir gece ablam bakmıştı. Onunla konuştum ne yapayım olmuyor ama ben de artık dayanamıyorum diye. Bana sorarsan direk kes dedi gülerek, biz hep öyle yaptık başka türlüsünü biz de bilmiyoruz ki dedi. Öyle yapmayacağımı bildiği için, aslında önce gündüzleri mi azaltsan diye devam etti. Eylül gündüz daha kolay oyalanıyor. Bizde kaldığı zaman gündüz hiç sormadı, gece çok zorlanmıştı diyince ben de başladım gündüz emmelerini azaltmaya. İlk önce beni illallah ettiren o zırt pırt emmeleri bitirdim. Şöyle bir düşündüm kaç emme ideal diye, sabah uyandığında, öğlen uykusuna dalmadan önce, uyandıktan sonra ve gece uykusuna geçmeden önce olmak üzere uyanık olduğu saatler sadece 4 kere emzirmiş olacaktım. Geceleri hiç ellemedim.
Her emmek istediğinde ona farklı bir teklifle gittim.
- Anne memmee dedi. -Elma ister misin hadi gel birlikte dilimleyelim dedim.
-Anne memmee dedi. -Şimdi meme zamanı değil, Eylül'ü gıdıklama zamaaaanı diyip başladım gıdıklamaya.
Daha fazla dışarı çıktık. Daha fazla oyun oynadık. Ve şunu net olarak söyleyebilirim ki hiç de benim korktuğum kadar zor olmadı. Ben gündüz emmelerini azaltınca o da gece emmelerini kendiğinden azalttı ve bitirdi.
Her ay bir emme sayısını azalttım. Her eksilen defa için 3 gün kadar zorlanma oldu ve her seferinde benim de içimde bir hüzün vardı. Bu Eylül için olduğu kadar benim için de çok zordu. Çünkü hiç bilmiyordum tamamen içgüdüsel hareket ederken, acaba yanlış mı yapıyorum iç sesim sağolsun hiç yakamı bırakmıyordu. 3.ayın sonunda artık sadece uykuya geçişlerde emiyordu ve gecede artık bir kere falan emmek için uyanıyordu. Gün boyu hiç emmediğinden sanırım, uykuya geçişleri de çok hızlı oluyordu. Bir ara acaba kesmesem böyle devam mı etsem diye düşündüm ve o dönem sanki iç sesimle savaşım varmış gibiydi. Bazı geceler çok yoruyordu. Ramazan başlamadan bu işi bitireceğim dedim iki emme de uyku öncesi nasıl olsa, şimdi bir ver, bir verme olmasın kafası karışır diye düşünüp tek seferde kesmek gibi bir hata yaptım. 4 gün boyunca ona da kendime de boşuna eziyet ettim ve pes edip tekrar emzirdim. Ramazana kadar yeniden uyku önceleri emiyordu ama bu sefer şöyle bir yol izledim. Emzirirken onunla konuştum, artık yorulduğumu, sütlerin azaldığını, onun büyüdüğünü falan anlatıyordum. Kıştan beri en çok dilinde olan şey okula gitmekti. Bu sebepten okula giden çocukların artık emmediğini falan anlatıyordum. O da sırayla arkadaşlarının, kuzenlerinin emip emmediğini soruyordu. Ramazan Ayı'nın birinci günü gece uykusuna geçişini kesme kararı verdim ve burada gerçekçi olmak zorundayım ilk 10 gün çok zordu. Nerdeyse sahura kadar yatmıyordu, defalarca ağlıyor, kendini paralar hale geliyordu. Ender devreye giriyordu ama asla duymuyordu bizi o anlarda. Aletha Solter, Çocuğunuza Kulak Verin Kitabında uzunca bir bölüm ağlamanın öneminden bahsetmişti. Ben Eylül'ün bebekliğinden beri, o ağladığında olağanüstü hal ilan eder, o sussun diye elimden gelen her şeyi yapardım. Bunun ne denli yanlış olduğuyla yüzleşmiştim okurken. Bu sefer öyle yapmadım. Çok zorlanıyordu görüyordum ve bununla nasıl baş edeceğini bilmiyordu, ben de bilmiyordum. Ağlamasına ve öfkesini dışarı atmasına izin verdim, bunun için alan açtım. Çoğu zaman bir süre sonra kucağımda sakinleşip, öyle dalıyordu.
Şubat Ayında Mamma Show'daki bir söyleşiye katılmıştım. Instagram'dan da beğenerek takip ettiğim pedagog Aslıhan Tokgöz Onaran, psikolog Gülay Okutucu Karaman ve o gün tanıma fırsatı bulduğum emzirme danışmanı Melody De Visscher Büyükkaraca konuşmalarını dinlemiştim. Melody Hanım, o gün şefkatle emzirmeyi sonlandırmak üzerine konuşmuştu ve bununla ilgili hem ebeveynler hem de çocuklar için bir kitap yazdığı müjdesi vermişti. Ha bugün, ha yarın derken nihayet Ramazan Ayı'nda kitap çıktı ve hiç beklemeden sipariş verdim. adı Güle Güle Meme. Zaten sonuna gelmiştik ama bize yardımı büyük oldu. Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk kısmı çocuklar için. Bu kısımda yazar, kendi çocuğuyla deneyimlediği emzirme sınırlandırma deneyimini resmedip, anlatıyor. İkinci kısımda anneler için güzel öneriler var.
Eylül her akşam yatmadan önce o kitabı okumamı istiyordu(uyku rutinine kitap okuma eklemiştik), kitabın karakteri Jazz'la hemen kendini özdeşleştirmişti. Bunun bir diğer sebebi de kitapta bazı çerçeveler var oralara fotoğraf yapıştırabiliyorsunuz. Bu etkinliği Eylül babasıyla birlikte çok eğlenerek yaptı. Böylece bu kitap bizim de anı kitabımız oldu.💙🎈
Kitap bu.


Son hafta artık ona şöyle diyodum. Yakında bayram gelecek ve bayramdan sonra memeye sen de güle güle diyeceksin kızım tamam mı diyordum ve o da tamam diyordu.
30 Mayıs'ta hiç beklemediğim bir şey oldu, bütün gün çişinin kakasının geldiğini, tuvalette yapmak istediğini söyledi. Küçük çaplı şok eşliğinde, içimde milyonlarca kelebeğin kanat çırpınışı vardı. Benim minik bebeğim gerçekten büyüyordu. Sonrasında evde bez giymek istemedi, arada ufak tefek kazalar oldu tabiki(hatta hala daha bazen oluyor), ben de korkudan dışarı çıktığımızda bez bağlasın diye yalvarıyordum.
Bayram'ın 3. günü artık memelerde süt bittiğini ve emmeyeceğini söyledim. Yine ağlayıp, bağıracağını bekliyordum ama öyle olmadı. Tamam dedi ve o gün öğle uykusuna emmeden daldı.
Öyle çok mutlu oldum ki bunu kelimelerle ifade edemem. Beni mutlu eden şey, emzirmenin sonlanması değil, şefkatle sorunsuz sonlanması olmuştu. Tarihler 6 Haziran'ı gösteriyordu...
Ama endişelerim bitmedi tabi, hiç ağlamaması normal mi acaba üzüntüsünü bastırıyor mu diye içim içimi yedi günlerce. Memeye bakmak, dokunmak, öpmeyi istemek gibi davranışların görülebileceğini ve bunun normal olduğunu okumuştum. Bir iki defa öpmek istedi izin verdim ve hepsi bu. Tam 30 aylık emzirme maceramız başladığı gibi şefkatle son bulmuştu. Çok şükür, bin şükür...
Bez olayına gelince, bayramda ziyaretler falan derken hep bez bağladım genel olarak tuvaletini söylüyordu ama yine de bezler doluyordu ve uykularında da takıyordum. Ablam bezi tek seferde bırakmamı önerdi ve yine onu dinledim. yatağına sıvı geçirmeyen alez geçirdim ve bezi tamamen bıraktırdım. Sorasında birkaç kaza oldu veeee bez dönemi de kendiliğinden tarih oldu! Teşekkür ederim canım kızım, çünkü annen bu süreci de yönetebilecek cesareti kendinde bir türlü bulamıyordu! Aslında bez bırakma sinyallerini geçen sene Ağustos ayından beri veriyordu ben bir şekilde cesaret edemiyordum. Eylül kendi göbeğini kendi kesmiş oldu böylece.

İşte böyle...Memeyi tutsun diye kan ter içinde kaldığım, meme ucu yaralarından mütevellit ağlayarak emzirdiğim günlerin geride kaldığı gibi, emzirme dönemi de bez dönemi de geride kaldı artık bizim için. Bebeğim çocuğa, anneliğim de farklı bir boyuta evrilmiş oldu! Teşekkürler canım kızım, teşekkürler okuduğum kitaplar, teşekkürler seçtiğim ebeveynlik yolum, teşekkürler canım eşim(burda çok detaylı anlatmadım ama her tükendiğim anda bayrağı o devraldı.) ve teşekkürler canım kendim!💐💙